Mehcer
(Amerikadaki göçmen Arap) edebiyatının kesin olarak en büyük
şairi olduğu kabul edilen ve şiirlerindeki iyimserlik
temasıyla ön plana çıkan İliyyâ Ebû Mâdînin[1]
şiirlerindeki düşüncelerine, özellikle divanında yetmiş bir
dörtlükten oluşan et-Talâsım:
Bilmeceler başlıklı şiirine dini çevrelerden pek çok
itiraz ileri sürülmüştür.
Ebû
Mâdînin şiirlerindeki muhtevaya karşı çıkanlardan eş-Şeyh Muhammed el-Avâmî, el-İnsân beynel-kuşûr vel-lubâb:
Kabuklarla Özler Arasındaki İnsan başlıklı
makalesinde, insanların çevresindeki yaratılmışlara ve
evrene bakarak aklını kullanıp doğru yolu bulmaları
gerektiğini, oysa pek çoğunun bunu yapmadığını,
üstelik doğru yola iletecek apaçık delillerin bu tür insanlar için
kendilerini doğru yol, aydınlık ve gerçeklerden ayıran
perdeler, engeller ve karanlıklara dönüştüğünü ifade eder.
el-Avâmî yazısının devamında Gafil ve ahmakların
çoğu bu durumdadır. Mesela, meşhur
Bilmiyorum adlı kasidesini nazmeden İliyyâ Ebû Madî bunlardan
biridir. O hiçbir şeyi bilmez, denizlerden tutun da, dağlara,
ağaçlara, yıldızlara ... varıncaya kadar bunca delili
görmez. Bütün bunları şaşırtıcı bilmeceler olarak
değerlendirir. Oysa Allah Ayetlerimize yalan diyenler karanlıklar
içinde olan bir sürü sağırlar ve dilsizlerdir. Kimi dilerse Allah onu
şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru bir yol
üzerinde bulundurur[2]
buyurmaktadır der.[3]
Ebû
Mâdînin şiirlerini eleştirenlerden biri de eş-Şeyh
Abdulmecîd ez-Zindânîdir. ez-Zindânî, el-Cezîre televizyonunda
yaptığı bir konuşmada hidayet nurlarını görmeyen
bir inkarcının ne şekilde
cezalandırılacağına dair ayetler okuyup açıklamalar
yaptıktan sonra sözlerini şöyle sürdürür:
İnkar
felsefecilerini dinlediğiniz zaman bu düşünceyi ifade eden en büyük
şairin İliyyâ Ebû Mâdî olduğunu göreceksiniz. O, et-Talâsım
adlı kasidesinde Geldim, bilmiyorum
nereden, ama geldim, /.../ Bilmiyorum diyor. Yani karanlık üstüne karanlık.[4]
Saîd b.
Musfir el-Kahtânî de, Hartum Üniversitesi mescidinde yaptığı el-İmân ve hâcetul-insân ileyh :
İman ve İnsanın İmana İhtiyacı konulu bir
konuşmada imanın önemini anlatıp insanın
yaratılış gayesini izah eder, insanın bu gayeyi
anlamayışının onu şaşkınlık,
endişe ve sıkıntılara düşüreceğini vurgular, Ebû
Mâdînin kasidesinin ilk dörtlüğünü okuyarak Ebû Mâdî kasidesini,
yaşamının anlamını bilmeden yiyen, içen ve üreyen
hayvanlar gibi hiçbir şey bilmediğini ifade ederek sürdürür der.[5]
el-Cezire
televizyonunda yayınlanan eş-Şerîa
vel-hayat :Din ve Hayat programında söyleşiye katılan
Yûsuf el-Kardâvî de, İslamda musiki hakkındaki görüşlerini
serdederken, Ebû Mâdînin söz konusu kasidesinin Muhammed Abdulvahhâb
tarafından bestelenen ve Abdulhalîm Hâfız gibi ünlü müzisyenlerce
okunan dörtlüklerinin radyo ve televizyonlardaki müzik programlarında
yayınlanmasını, kabul görmüş dînî kurallara ve inanç
sistemine aykırı olduğu gerekçesiyle, son derece
sakıncalı bulur.[6]
Arap Dili
ve Edebiyatı öğretim üyesi Dr. Hasan eş-Şahhâl, okul
kitaplarının gözden geçirilmesini ve bu kitaplardan, yetişme
çağındaki öğrencilerin ruhlarına şüphecilik
tohumları ektiği gerekçesiyle, Ebû Mâdînin söz konusu kasidesinin,
Nizâr Kabbânî, Ğassân Kenefânî ve Ğâde es-Semmân gibi şair ve
yazarların metinlerinin çıkarılmasını ister.[7]
Suleymân
b. Sâlih el-Haraşî Nazarât
şeriyye fî fikr munharif : Aykırı Düşünceye Dînî
Bakışlar adlı eserinde Nazra
şeriyye fî edebi İliyyâ Ebû Mâdî : İliyyâ Ebû Mâdînin
Edebiyatına Dînî Bir Bakış başlığı
altında onun aykırı yönlerini zikrederken şöyle der:
Şairin birinci aykırılığı
Hıristiyanlığıdır. Çünkü bilindiği gibi küfürden
öte günah yoktur. Her ne kadar çoğu kimseye göre hiçbir dine önem vermeyen
Ebû Mâdînin dini bilinemezcilik ve hazcılık ise de, biz onun
bazı kasidelerinde Hıristiyanlığa taassup derecesinde ne
kadar bağlı olduğunu görüyoruz. Yazara göre şairin
aykırılıklarından bir diğeri de hayatın anlam ve
hedefini bilmeyen septiklerin mezhebi olan bilinemezcilik düşüncesini
benimsemesi ve bu doğrultuda et-Talâsim adlı kasidesini
nazmetmiş olmasıdır. Yazar şairin
aykırılıklarına örnek olarak, ölümden sonra dirilişe
inanmayışını ve şiirinde bununla alay edişini,
cehennemi inkar etmiş olmasını, hazcılık felsefesini
benimsemesini gösterir ve sözlerine onun 1947 yılında Lübnanı
ziyareti sırasında görüştüğü edebiyatçı Muhammed Kara
Aliye söylediği Bir gün bile
inanmadım şeklindeki ifadesini ekler.[8]
Amr Hâlid
de, insanın hayattaki hedefi konusunda verdiği bir konferansta
şöyle demektedir:
Hedefin
bilinmesi hususunda yardımcı olacak bir soru soracağım:
Allah sizleri niçin yarattı? Düşünürler ve filozoflar çok eskiden
beri bu soruyu kendilerine sormuşlardır: Niçin
yaratıldık?... Verdikleri cevaplara ve Kurânın bu cevaplara
verdiği cevaplara bakalım.
Filozof Eflatun
Tanrı evreni yarattı, fakat sonra unuttu. İşte bu nedenle
insanlar arasında savaşlar ve sorunlar meydana gelmektedir der.
Kurân ise buna Rabbin seni unutmuş da değildir[9]
diyerek cevap verir.
Karl Marks
Yaratıcı oyun oynayıp eğlenmek istedi der. Kurân ise buna
Yoksa siz, bizim sizi boş yere yarattığımızı ve
bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? Demek ki Allah, o hak
padişah yüksek, çok yüksek![10]
diyerek cevap verir.
İliyyâ
Ebû Mâdî gibi bir şair çıkıp et-Talâsim adını
verdiği bir kaside nazmeder ve Geldim, bilmiyorum nereden, ama geldim.
Önümde bir yol gördüm ve yürüdüm. İstesem de istemesem de
sürdüreceğim yürümeyi. Nasıl geldim, bilmiyorum. Nereye
gideceğim, bilmiyorum der. Ebû Mâdînin bu kasidesi, varlığının
hedefini bilmediği zaman insanın yaşadığı
kaybolmuşluk halini gösteren el yordamıyla arayışlar içinde
sonuna dek sürer gider.
Fakat bu
gün sokağa çıkıp
karşılaştığımız herkese Allah seni niçin
yarattı? diye sorsak, cevap kendiliğinden Allahın Ben Cinleri
ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım[11]
şeklindeki ayeti olacaktır[12]
Yine
internette gençlerin düşünceleri, yaşam felsefeleri ve yaşamdaki
hedeflerini konu alan bir sayfaya bir genç tarafından gönderilen iletide
şöyle denir:
Niçin
yaratıldık? Yemek, içmek, evlenmek, çocuklar dünyaya getirmek, sonra
da ölmek için mi? Yoksa başka bir şey için mi yaratıldık?
Çoğu kez bu dünyaya gelen, fakat ne uğruna
yaratıldıklarını bilmeden yaşayıp ölen insanlar
görürüz. Örneğin Eflatunun Tanrı evreni yarattı fakat sonra
unuttu. Bunun için insanlar birbirleriyle mücadele ederler ve birbirlerini
öldürürler dediğini, bir başka kültürün Evren büyük bir oyuncaktan
başka bir şey değildir dediğini görürüz. Artık siz
düşünün! Bütün evren bir oyun ve oynaştan ibaret! İliyyâ Ebû
Mâdî gibi bir başkasının Geldim, bilmiyorum nereden, ama
geldim. Önümde bir yol gördüm ve yürüdüm. İstesem de istemesem de
sürdüreceğim yürümeyi. Nasıl geldim, bilmiyorum. dediğine
şahit oluruz. Amaçsız bir yaşam felsefesi. Fakat bu sözün
Müslüman bir gencin sözü olması mümkün değil. İslam size bir
amaç koymuş. Allah Ben Cinleri ve insanları ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım[13]
diyor..[14]
Dr.
Abdullâh el-Hâtır, el-İltizâm
bil-islâm Merâhil ve Akabât: İslama Bağlılık,
Aşamalar ve Engeller başlıklı makalesinde dine olan
ilgileri bakımından insanları ibadetleri şuursuz olan
yaşlılar gurubu, batı kültürüyle yetişmiş olmakla
birlikte aralarında şuurlu olarak dine bağlı olanların
bulunduğu orta yaşlılar (35-50 arası) gurubu ve gençler
(buluğ çağına erenlerle 35 yaş arası) olmak üzere üç
kuşağa ayırır. Genç kuşağı da kayıp
gençlik ve muhafazakar gençlik olmak üzere iki guruba ayırıp
kayıp gençlik kuşağındaki düşünce ve inanç
boşluğundan yakınır, İliyyâ Ebû Mâdînin: Geldim,
bilmiyorum nereden, ama geldim,/.../ Bilmiyorum. Ve niye bilmiyorum, Bilmiyorum
şeklindeki şiirinin onların durumunu en güzel şekilde
anlatıp betimlediğini ifade eder.[15]
Yine bir
başkası, Ebû Târık, şiir ve edebiyat kitaplarında yer
alan bu tür şiir ve ifadelere öfkelenerek eleştirilerde bulunur,
bütün bunların yayınlanmasının İslama, geleneklere ve
genel ahlaka aykırı olduğunu söyleyip basını denetleme
görevi bulunan kurulların bütün bunların İslam ülkelerinde yayınlanması
ve bu ülkelerdeki yayınevlerinde basılması
karşısında bir tedbir almayışından ve denetleme
eksikliğinden yakındığı görülür.[16]
el-Menhecul-ılmî vel-aklî fil-Kurân:
Kuranda Bilimsel ve Düşünsel Metot başlıklı makalesinde,
reddeden bir kimsenin niçin reddettiğini delille desteklemesi
gerektiği kadar kabul eden bir kimsenin de neden kabul ettiğini
delille desteklemesi gerektiğini ifade eden Muhammed Huseyn Fadlullâha
göre düşünsel açıdan inkarcılar yoktur, aksine septikler
vardır ve bilinemezcilerle inkarcılar birbirinden ayrıdırlar.
Ebû Mâdînin durumuna diğer dîni kültürlülerden farklı bir
açıdan yaklaşan müellife göre bir insan Ebû Mâdînin şiirindeki gibi Geldim, bilmiyorum
nereden, ama geldim. Önümde bir yol gördüm ve yürüdüm. İstesem de
istemesem de sürdüreceğim yürümeyi. Nasıldım, nasıl gördüm
yolumu, bilmiyorum diyebilir. Burada Bilmiyorum vardır, burada
kişi Ben bilmiyorum, düşüncelere vakıf olmadım, gök yüzüne
çıkmadım, görmedim, o halde bilmiyorum demektedir. Bunlar,
diğer gurubun öne sürdüğüne karşı bir delile sahip
olmadıkları için, olumsuz durumlarında düşüncelerinde
yaşadıkları gerçekten hareket eden kimselerdir. Yazara göre
İslam, şüphesinde objektif ve gerçeğe doğru hareketinde
samimi olduğu durumda insanın şüphesine saygı göstermiştir.
Yazarın aktardığına göre İmam Cafer
es-Sâdıkın bu hususta iki sözü vardır: İmam bunların
birinde Şayet insanlar bilmiyorlarsa öğrenirler, inkar
etmemişlerse kafir olmazlar der. Diğer sözünde ise; bir kişi
kendisine Allah konusunda şüphe eden kimse ne olur? diye sorduğunda
Kafir olur der. Kişi ona Allahın elçisi konusunda şüphe
ederse? diye sorduğunda yine Kafir olur der ve sonra devam eder:
İnkar ettiği zaman kafir olur. Yani araştırma yoluyla
gerçeğe doğru hareket ettiği şüphe dairesinde kaldığı
sürece kafir olmaz der.[17]
İliyya
Ebû Mâdînin
şiirine karşı muârazalar da kaleme
alınmıştır. Suriyeli şair eş-Şeyh
Abdulmecîd es-Semâvînin[18]
ve şair Fethî Muhammed
Selîmin[19]
et-Talâsıma birer muâraza yazdıklarını, Kuveytli şair
Kâzım es-Sahhâf (öl. 1399/1978)ın da, Ebû Madînin bu şiirine
reddiye olarak ed-Delîlul-hâsim alâ
fethit-Talâsim: Bilmecelerin Çözümüne Kesin Rehber
başlıklı bir şiir yazdığını, fakat ne
yazık ki bu şiirin, şairin ölümü nedeniyle
yayınlanamadığını öğreniyoruz.[20]
İslam
araştırmacılığının yanı sıra
edebiyatçı bir kişiliğe de sahip olan eş-Şeyh Saîd
Ebul-mekârim (d. 1932, el-Katîf, S.
Arabistan) onun لَسْتُ
أدري : Bilmiyorum cümlesiyle biten dörtlüklerden oluşan
et-Talâsımına karşılık لَسْتُ
أفنَى: Yok olmayacağım adını taşıyan
bir şiir divanı yayınlar. Beşlikler halinde yazılan ve
tamamının sonu لَسْتُ
أفنَى: Yok olmayacağım cümlesiyle biten iki yüz beş
beşlik ihtiva eden bu divanda tıpkı Ebû Mâdînin şiirinde olduğu gibi özellikle
felsefe, madde, bilgi, insanın çevresiyle ilişkisi, ahlak, din,
doğa, evren, varlığın ve yaratılışın
sırrını araştırma gibi konulardan başka
materyalist düşünce yapısının eleştirisi, ruhsal
değerlerin yüceltilmesine çağrı, bir taraftan dini ve bir
taraftan da adet ve gelenekleri kaplayan sosyal davranışların
acı bir dille eleştirisi gibi hususlar da ele alınmaktadır.[21]
Fakat Ebû Mâdînin bu şiirine karşı aynı vezin ve beyit sayısında cevabi bir şiir yazan en dikkat çekici kişi Dr. Rebî es-Saîd Abdulhalîmdir.[22] İlginç olan husus Ebû Mâdînin bu şiirine karşılık şiir yazanların bizzat edebiyatçı değil, farklı mesleklerle uğraşan ve edebiyata ilgi duyan kimseler oluşudur, Nobel edebiyat ödüllü Necîb Mahfûzun felsefe, modern Arap edebiyatının önemli simalarından Tevfîk el-Hakîm ve İhsân Abdulkuddûsun hukuk; Yûsuf İdrîs ve Yûsuf es-Sibâînin tıp ve Abdulhamîd Cûde es-Sahhârın iktisat mezunu oluşu gibi. Riyaddaki Kral Suud Üniversitesi Kral Halid Üniversite Hastanesinde Üroloji uzmanı olarak görev yapan ve Ebû Mâdînin et-Talâsım: Bilmeceler başlıklı şiirini okuyunca şok olduğunu söyleyen doktor şair yahut şair doktor Rebî es-Saîd Abdulhalîm, onun bu şiirine muâraza olarak Fekkut-talâsım: Bilmecelerin Çözümü başlıklı bir şiir kaleme alır. Dünya İslâmî Edebiyat Birliği Genel Sekreteri Dr. Abdulbâsit Bedr tarafından yazılan uzun bir mukaddimeyle, Ebû Madînin kasidesiyle birlikte seksen sayfalık kitapçık halinde yayınladığı bu şiirinde Ebû Mâdînin düşünce ve arayışlarına bire bir karşılık verir, onun getirdiği çözümler tabii olarak islami düşünce çerçevesi içindedir. Onun bu şiiri de, at-Talâsim gibi, yine şairi gibi bir doktor ve şairin de arkadaşı olan Hasan Maasrânî tarafından bestelenmiştir.[23]
* Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fak. Doğu Dilleri ve Ed. Bölümü, Arap Dili ve Ed. A.B.
Dalı (demirayakk@hotmail.com)
[1] İliyyâ Ebû Mâdî 1889 yılında
Lübnanda doğdu. 1911 yılında Amerikaya göç edip Ohio
eyaletinin Cincinnati şehrine yerleşti. Ticaretle
uğraşmasının yanı sıra Cibran Halil Cibran, Mihail
Nuayme vb. gibi mehcer edebiyatçılarıyla birlikte mehcer
edebiyatının yayın organı olan er-Râbitatul-kalemiyye
derneğinin faaliyetlerine katıldı. Uzun süren bir gazetecilik
hayatından sonra 1957 yılında New Yorkta öldü. Tizkârul-mâdî
(İskenderiye, 1911), Dîvânu İliyyâ Ebû Mâdî (New York, 1916), el-Cedâvil
(New York, 1927), el-Hamâil (New York, 1940) ve Tibr ve Turâb
(Beyrut, 1960) adlı eserler onun şiirlerini ihtiva eden
çalışmalarıdır. Şiirleri son olarak Sâmî ed-Dehhân
tarafından derlenerek bir divanda (Beyrut, tsz.)
yayınlanmıştır.
[2] Enâm sûresi, 39
[3]
http://www.qateefiat.com/qa/rahqarani/alansan%2014.htm
[4]http://www.amaneena.com/m/35.htm;
http:/www.aljazeera.net/programs/shareea/articles/2002/3/3-41.htm
[5]
http://www.meshkat.net/posters/mosfir/msfirday31.htm
[6]http://www.aljazeera.net/programs/shareea/articles/2001/3/3-11-1.htm
[7] http://www.alrakib.com/02-05-2000/edu0.htm
[8]
http://www.saaid.net/Warathah/Alkharashy/n.htm
[9] Meryem sûresi, 64.
[10] Muminûn sûresi, 115-116.
[11] ez-Zâriyât sûresi, 56
[12] http://www.arabiyat.com/jan2002/social4.htm
[13] ez-Zâriyât sûresi, 56
[14]http://www.gulfnet.ws/vb/showthread.php?goto=lastpost&threadid=9668
[15]
http://www.saaid.net/aldawah/167.htm
[16]
http://www.eqla3.net/Majallah10/pages/fadfadh.htm
[17]http://www.bayynat.org.1b/www/arabic/afkar/manhajelme.htm
[18] http://www.irqparliament.com/Art11A/Najim2-06.htm
[19]http://www.ammancultural2002.net/content/06_injazat/injazat_Mamlakah/apr.htm
[20]
http://66.113.138.253/books/turathona/13/07.htm
[21]http://www.qateefiat.com/qa/kotob2001/view/treebook%206.htm
[22] Bizzat kendisinden edindiğimiz
bilgilere göre şair doktor Rebî es-Saîd Abdulhalîm, 1940
yılında Nilin batı yakasında yer alan Şerbîn
Dikheliyyeye bağlı ed-Dahriyye köyünde doğdu. Mısırda
gelenek olduğu üzere küttâb adı verilen okulda Kurân öğrenmeye
başladı. Daha sonra buradan köy okuluna geçerek ez-Zerkâ ilkokulunda
ilk öğrenimini tamamladı. Dokuz yaşında annesini
kaybettikten sonra aynı zamanda bir edebiyat sever olan
babasının yanında yetişti. Ortaöğrenimini İskenderiyede
tamamladı (1956). 1962 yılında Ayn Şems Üniversitesi
Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1963-64 yıllarında pratisyen hekim
olarak taşrada çalıştı. Bu esnada
tanıştığı Mahmûd Ebul-vefâ gibi şairlerden
etkilendi. 1965 yılında tıpta uzmanlık elde etti ve 1966
yılında Ayn Şems Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi
Bölümüne asistan olarak atandı. 1969 yılında İngilterede
tıp alanında gördüğü eğitimden sonra Liverpoldeki
hastanelerde üroloji uzmanı olarak çalışmaya başladı.
Burada kaldığı yıllar kendisine doğu ve batı
toplumlarını karşılaştırma ve düşünce dünyasını
geliştirme imkanı verdi. 1978 yılından itibaren Ciddede
Kral Abdulaziz Üniversitesi Tıp Fakültesinde ürolog olarak
çalışmaya başladı ve 1985 yılında bu üniversitede
Profesör oldu. 1990 yılında bu
görevinden ayrıldı ve Liverpole gitti. Bu esnada tekrar edebiyatla
uğraşmaya başladı, fakat tıp alanındaki
bilgilerini de yenilemekten geri kalmayıp hazırladığı
bildirilerle İngiltere ve Amerikada sempozyumlara katıldı. 1992
yılının Ağustos ayında S. Arabistana dönerek Kral
Suud Üniversitesi Kral Halid Üniversite Hastanesinde Üroloji öğretim üyesi
olarak çalışmaya başladı. Dr. Rebî halen bu görevine devam
etmektedir. Dr. Rebîin çeşitli şiirleri el-Medîne, el-Bilâd,
eş-Şarkul-evsat gibi gazetelerin kültür ekinde ve el-Usra,
eş-Şakâik, el-Edebul-islâmî, el-Mumâris, el-Multekâs-sıhhî
gibi dergilerde yayınlanmıştır. Onun asli mesleği
olan tıp alanındaki çalışma ve yayınları için
bkz. http:// www.muslimtents.com/historyofmedicine, edebi
çalışmaları için de http://www.khayma.com/rabieabdelhalim.
[23] http://www.khayma.com/rabieabdelhalim/fakkuttalasim2.htm
adresinden dinlemek mümkündür.